23 Şubat, 2023

Yorumlama Hakkının Gaspı

Her tercüme bir yorumdur. Her meal bir yorumdur, bir anlama çabası, anlama ve yorumlama faaliyetidir.

Her Müslüman kutsal kitabını anlamak ister. Ortada bir zaman farkı, kültür farkı ve dil farkı olduğuna göre, tercüme, meal ve tefsir bir zorunluluk olarak ortaya çıkar.

İslam'da kilise yoktur. Kilise, yani dinin yegâne resmi yorumunu, açıklamasını yapmaya yetkili bir kurum yoktur. 

Bunun yerine ulema yani İslam alimleri vardır ve bu alimler herhangi bir "kilise"ye mensup kişiler değildirler; kendi vicdanları ve muhakemeleriyle hareket eden, bağımsız karakterli insanlardır.

Tüm İslam alimleri Kur'an'ı ve Sünnet'i yorumlama ve bunları insanlara aktarma hak ve yetkisine sahiptir. Bunun için hiçbir yerden, hiçbir makamdan, hiçbir kişi veya kurumdan izin almaları gerekmez.

Kur'an Arapça bir kitaptır, dolayısıyla Arapça bilmeyenler için Kur'an'ın tercümesi, yani meali veya tefsiri, açıklanması ve yorumlanması ihtiyacı ortaya çıkar.

Sadece Arapça bilmeyenler için değil, ana dili Arapça olanlar için dahi yorumlama, açıklama, tefsir ihtiyacı kaçınılmazdır.

Zira, Kur'an'ın vahyedildiği zaman ile bugün arasında uzun bir süre vardır. Ayetlerin hangi ortamda, hangi vesileyle indirilmiş olduğuna dair bilgilere ihtiyaç vardır. O günkü toplumun geleneklerine, dilin özelliklerine vs. dair bilgiler olmadan elimizdeki metni doğru olarak anlamamız mümkün değildir. 

İşte bu sebeplerle İslam alimleri tüm bu bilgilere sahip olarak ayetleri yorumlar, izah eder, tefsir veya tercüme eder, meal yazar. 

Bunu yaparken bugünün insanını, onun zihniyet dünyasını ve idrak düzeyini dikkate alarak bir anlamda metni bugünün insanının idrakine tercüme eder.

Merhum Mehmet Akif'in "asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı" deyişiyle kast ettiği şeydir aslında bu.

Bu tercüme faaliyeti dinamik bir süreçtir. Dolayısıyla Kur'an'ın tek bir tercümesinden söz edilemez. İslam alimleri her çağda yeni çalışmalar, yeni yorumlar yapacak, insanların, toplumların karşı karşıya bulundukları durumlara ve sorunlara göre yeni tefsirler, tercümeler ve mealler yazacaklardır.

Bu onların en tabii hakları olduğu gibi, hiçbir kurum veya kişi bu yetkiyi onlardan alamaz. 

Diyanet İşleri Başkanlığına mealleri inceleme ve gerekirse bu mealleri toplatma, yayınını engelleme yetkisinin verilmesi şeklindeki düzenleme temelden yanlış, İslami düşünce gelişimi açısından son derece sakıncalı ve nihayetinde de hem alimler hem de o alimleri izleyen halk açısından bir hak gaspıdır.

Ortaya konulan çalışmaların (tefsir, tercüme, meal) doğruluğu veya yanlışlığını hiçbir kurum, kuruluş veya kişi tespit edemez. Yapılan her çalışma ilim erbabı tarafından değerlendirilir, eleştirilir. Takdir okurlarındır. Dileyen bu alimlerden istediğine uyar. 

İslam tarihi boyunca olan da budur. Bugün elimizde binlerce tefsir, tercüme ve meal varsa bu geniş yorumlama özgürlüğünün ve hoşgörü kültürünün, eleştiri zenginliğinin bir sonucudur.

Hiç kimse İslam alimlerine, düşünce adamlarına pranga vuramaz.

Hiç kuşku yok ki Diyanet de kendi mealini, tercümesini, tefsirini yapar, yapılan çalışmalara ilişkin görüş belirtebilir, ilmi çalışmalar yapar, yaptırabilir, ancak kendini "kilise" yerine koyarak, yasaklama yoluna gidemez. Bu asla kabul edilemez.

Burada yasaklama konusu yapılan meal veya tercümenin kime ait olduğunun, çalışmanın yeterli olup olmadığının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan yazma, yorumlama hakkının gasp edilmesine itiraz etmektir.

Burada bir noktanın özellikle vurgulanması gerekir. Diyanet'e söz konusu yasaklama yetkisini veren düzenleme hayata geçtiğinde ne yazık ki İslam alimleri ve ilahiyat çevreleri yeterli tepkiyi gösteremediler.

Zararın neresinden dönülürse kardır.  Bu haksızlığın ve hak gaspının bir an önce ortadan kaldırılması, İslami araştırma ve yorumlama özgürlüğü açısından elzemdir.


2 yorum:

  1. Diyanete verilen bu yetki açıkça Anayasanın laiklik ilkesine aykırıdır. Bunun yetkinin varacağı yer şudur : Bugün kitaba toplatma kararı yetkisi verenler, yarın bireylere görüşlerinden dolayı mürted kararı verir.

    YanıtlaSil
  2. Bu karar laik ilkesine, din ve vicdan özgürlüğü ilkesine açıkça aykırıdır.

    YanıtlaSil