Bunun haklı sebepleri var. Özellikle son iki yüzyılda İslam dünyasının, müslüman halkların bizzat yaşadığı olaylar, tecrübeler bu düşüncelerin oluşumundaki en önemli sebepleri oluşturmaktadır.
Batının günahları çok büyük. Özellikle sömürgecilik dönemi müslümanların hafızasında canlılığını korumaktadır ve kolay kolay da silineceğe benzemiyor.
Bu haklı tepkinin yanında bir de Batıda gelişen bilimsel, sanatsal ve teknolojik birikim var.
Gerek pozitif bilimlerde gerekse sosyal bilimlerde, kültür ve sanatta çok önemli bir birikim ortaya konulmuştur.
Müzik, edebiyat, felsefe, hukuk ve sanatın hemen hemen her alanında çok önemli bir bilgi ve tecrübe birikimi oluştu.
Bu birikimin muhteva ve şekil olarak itiraz edilecek yönleri olsa da bizim bu birikimi yok saymamız mümkün değildir. Onu okumak ve anlamak zorundayız.
Batıda oluşan bu birikimin İslam'ın birikimi ve müslümanların ortaya koyduğu bilgi ve tecrübeye dayandığını ileri sürerek bununla iftihar etsek de (ki iftihar etmek en tabii hakkımızdır), bu birikimi anlamak, tahlil etmek ve öğrenmek zorundayız.
Bundan kaçamayız.
Maalesef iki şeyi birbirine karıştırıyoruz: Batının günahları, sömürge geçmişi, siyaseten Batı ile yaşadıklarımız ve Batı'daki bilimsel ve sanatsat gelişim ve birikim.
Bu ikisi arasında da ilişki olduğu inkar edilemez, ancak bütün bunlar bizim Batı'daki bu birikime bigane kalmamız sonucunu doğurmaz, doğurmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder