Faizin
ne olduğu, hangi işlemlerin faiz olduğu, faizin kapsamı vb. konular İslami
finansın ana tartışma konularıdır.
Daha
çok İslami gelenekten gelen ve bankacılık ve finans uygulamalarına yabancı
olanlar teknik olarak faizin ve faizli işlemlerin neler olduğu, faizin nasıl hesaplandığı, faiz sisteminin, bankaların ve finans kuruluşlarının nasıl çalıştığı konularında bir
kafa karışıklığı yaşamaktadırlar.
Faiz
mekanizmasının nasıl çalıştığını anlamayınca, oldukça garip değerlendirmeler ve
sonuçlar ortaya çıkabilmektedir.
Ben
bu yazıda faiz-riba tartışmalarından ve faiz ile enflasyon ilişkisinden
bağımsız olarak faiz konusundaki bu kafa karışıklığına değinmek ve bankacılık
ve finanstaki faiz uygulamasını basite indirgeyerek anlatmak istiyorum. Katılım bankacılığı (faizsiz finansman) uygulamaları bu yazının kapsamı dışındadır.
Bankacılık
ve finansta faiz denilince akla gelen nedir? Faiz mekanizması nasıl çalışır? Bankacılıkta hangi işlemler faizdir?
En
basit haliyle bankalar belirli bir faiz karşılığında topladıkları fonları
(mevduat), yine belli bir faiz karşılığında kredi olarak verirler ve aradaki
faiz farkından (faiz marjı) kazanç sağlarlar. Diyelim ki yıllık % 10 ile
topladıkları fonları yıllık % 12 ile kredi olarak verirler. Bu durumda % 2’lik bir
faiz farkı bankaların kazancını oluşturur.
Mevduat
tarafını şimdilik bir kenara bırakacak olursak banka bu fonları müşterilerin
ihtiyaçlarına göre çeşitli şekillerde kredi olarak verebilir. Yani bankacılıkta
tek bir çeşit kredi yoktur. Müşterinin ihtiyacına göre krediler çeşitlilik arz
eder. Kısa vadeli, uzun vadeli krediler veya teminatlı, teminatsız krediler, tüketici
kredileri, yatırım kredileri, işletme kredileri vs.
Ama
bu yol ve yöntemlerin hepsinde ortak bir nokta vardır: Müşterinin finansman
ihtiyacını karşılamak, bu amaçla belli bir süre için borç olarak verilen
tutarların karşılığında müşteriden faiz geliri elde etmektir.
Uygulamada
bazen faiz kelimesi kullanılmasa da işin özü değişmez: Müşterinin finansman
ihtiyacı vardır. Yani belli bir süre için paraya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç
bir yatırımdan kaynaklanabileceği gibi, işletmesinin günlük ihtiyaçlarını
karşılamak için de ortaya çıkabilir. Mesela çalışanlarının maaşlarını ödemek, aldığı
malların bedellerini ödemek vs. gibi. Ya da bireylerin tüketim ihtiyaçları
olabilir. Örneğin, araç alımı, tatil veya eğitim giderlerini karşılamak gibi.
Konut alımı sözkonusu olabilir.
Konumuz
açısından ihtiyacın ne olduğu önemli değildir. Önemli olan bir sebeple
finansmana ihtiyaç vardır. Banka veya finans kuruluşu işte bu ihtiyacı
karşılamak için fon sağlayan kuruluşlardır.
Banka kredisi
Banka
veya finans kurumu şartları uygun olanlara bu fonları doğrudan kredi olarak
verebilir. Bankacılıkta bu kredilerin de çok çeşitleri vardır. Ama özünde
hepsinde belli bir tutar borçluya veya borçlunun gösterdiği kişi veya kuruluşa
ödenir. Borcun bir vadesi vardır. Vade sonunda başlangıçta öngörülen faiz oranı
üzerinden anapara ve faiz ödemesi yapılır. Bazen ara ödemeler, anapara veya
faiz için ödeme dönemleri vs. belirlenebilir. Bunların hiçbir önemi yoktur.
Önemli olan vadeye göre kullanılan fonun bedelinin ödenmesidir. Borçlu ne kadar
uzun süre ve ne kadar çok fon kullanırsa o ölçüde fazla faiz öder. Erken ödeme
halinde daha az faiz tahakkuk ettirilir.
Bu
en yaygın şeklidir.
Bununla
birlikte finansman ihtiyacı sadece bu şekilde karşılanmaz.
İskonto
Kişi
veya işletmeler sattıkları mallar karşılığında senet (veya çek) alırlar. Ama
senetlerde bir vade vardır. Kişinin senet bedelini tahsil etmesi için normal
olarak vadeyi beklemesi gerekir. Oysa fon ihtiyacı olan kişiler ellerindeki
senetleri ilgili finansman kuruluşlarına götürerek fon ihtiyaçlarını
karşılayabilirler. İlgili finans kuruluşu bir anlamda senetten kaynaklanan
hakları devralmak suretiyle, kişinin fon ihtiyacını karşılar. Örneğin bir yıl
vadeli 100.000 liralık bir senedi bankaya veya finans kuruluşuna veren kişi bu
senet karşılığında 90.000 lira alabilir. Böylece borçluya 90.000 liralık fon
sağlanmıştır. Banka senedin vadesinde 100.000 lirayı tahsil eder. Aradaki 10.000
liralık fark, faiz veya finansman maliyetidir. Bu işlem genellikle senet
kırdırma veya iskonto olarak adlandırılır. Şekil sonucu değiştirmez.
Fon ihtiyacı karşılanmış ve finansman maliyeti (faiz) ödenmiştir.
Leasing veya finansal kiralama
Kişi
veya kuruluşlar bazen işletmeleri için makine veya teçhizat almak veya başka
bir yatırım yapmak durumunda kalabilirler. Eğer bu malları kendi paralarıyla
peşin alma imkanları yoksa, fon ihtiyaçlarının karşılanması için bir leasing
şirketine başvurabilirler. Leasing şirketi bir finans kuruluşudur. Faiz
karşılığında bu tür fonları sağlamaktadır. Kendisi mevduat toplamadığı için
diğer finans kuruluşlarından (örneğin bankalardan) faizle fon temin etmekte ve
bu fonları yine faizle müşterilerine kullandırmaktadır.
Leasing
şirketi koşulları uygun olan müşterilere, finansman maliyetini eklemek
suretiyle ihtiyaç duydukları fonları sağlar. İşlemin sıradan bir bankadan kredi alarak
yapılması ile bir leasing şirketinden alınması arasında finansman açısından bir
fark yoktur. Her ikisi de bu ihtiyacı karşılar, gerekli fonları sağlar, işlemin
vadesine göre de finansman maliyetini üzerine ekler. Müşteri ihtiyaç duyduğu
fonu, bedelini (yani faizini veya finansman maliyetini) ödemek suretiyle ödemiş
olur.
Faktöring
Ellerinde
senet olan kişi veya kuruluşlar bu senet (veya çekleri) faktöring kuruluşlarına
temlik etmek (senetten kaynaklanan haklarını faktöring şirketine satmak)
suretiyle bugün karşılaştıkları fon ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Bu işlem yukarıda
iskonto başlığı altında yapılan işlemle benzer niteliktedir. Dolayısıyla
ellerinde senet/çek bulunan kişiler bu senetleri faktöring
kuruluşuna devretmek suretiyle fon ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Örneğin 100.000 liralık
senetlerini vererek 90.000 liralık fon sağlayabilirler. Vadeye kadar beklemek
istemeyenler 10.000 liradan vazgeçmek suretiyle (yani 10.000 liralık faiz ödemek
suretiyle) fon ihtiyaçlarını bugünden sağlamış olurlar.
Faktöring
şirketleri faizle çalışan, temel geliri faiz olan, yaygın kanaate göre de
piyasa oranlarının üzerinde faiz uygulayan, yüksek faiz uygulamaları nedeniyle
zaman zaman ‘tefecilik’le de suçlanmış olan kuruluşlardır. Leasing şirketleri
gibi bunlar da kendileri mevduat toplayamayan ve diğer finans kuruluşlarından
faiz karşılığı sağladıkları fonları yine faiz karşılığı satan kuruluşlardır.
Satıcı finansmanı
Aslında
fon sağlayanlar banka veya finans kuruluşlarıyla sınırlı değildir. Bunun
dışında da fon sağlayanlar vardır. Örneğin satıcı finansmanı. Mal almak isteyen
ancak o an ellerinde bu malları almaya yetecek fonları bulunmayan veya
ellerindeki fonları bu iş için kullanmak istemeyen kişi veya işletmelerin fon
ihtiyacı bazen o malları satan kişilerce karşılanır.
Finansman
ihtiyacının satıcı tarafından karşılandığı durumlarda malın peşin ve vadeli
fiyatı, vadenin de uzunluğuna bağlı olarak değişkenlik arz eder. Aradaki fark
finansman maliyetidir. Bankacılıkta bu fark da faizdir. Sürenin uzunluğuna göre ödenecek tutarı belirleyen şey piyasada uygulanmakta olan faiz oranıdır. Vade uzadıkça doğal olarak ödenecek faiz/finansman
maliyeti ya da piyasada kullanıldığı şekliyle vade farkı artar.
Bu durumlarda
muhtemelen satıcı kendisi herhangi bir kuruluş veya kişiden finansman
sağlamıştır. Sağladığı fonun finansman maliyetinden az olmamak üzere bir bedeli
mal fiyatına yansıtır.
Konut
satışlarında peşin ve vadeli fiyatların farklı olmasının sebebi de budur. Yani
konutu satanlar vadeye göre konutun peşin fiyatına finansman maliyetini
ekleyerek vadeli fiyatları belirlerler. Yani konutun peşin fiyatı ile vadeli
fiyatı arasındaki fark faizdir. Bir başka ifadeyle finansman maliyetidir.
Piyasadaki ifadeyle de vade farkıdır. Adının ne olduğu önemli değildir. Teknik
olarak, yani bankacılık uygulamasında bunların hepsi faizdir.
Tüketici finansman şirketleri
Tüketicilerin
belirli malları alımının finansmanı için kurulmuşlardır. Daha çok otomobil,
beyaz eşya, cep telefonu vb. alımlarında alım işleminin finansmanını
yapmaktadırlar. Örneğin bir otomobil alımı için gittiğinizde veya cep telefonu
alırken size sunulan vadeli işlem önerisinin gerisinde bu tüketici finansman
şirketleri yer almaktadır. Yani bu şirketler tüketicinin o an ihtiyaç duyduğu
fonları sağlamaktadırlar. Özü itibariyle bu da bir finansman yöntemidir.
Tüketicinin, vadeye göre ödeyeceği finansman maliyeti yani faiz karşılığında finansman
ihtiyacı karşılanmaktadır.
Muhtelif finansman yolları
Bunların
dışında da kimi kamu kuruluşları (örneğin kredi ve yurtlar kurumu), KOSGEB,
KGF, dernekler, sandıklar, kooperatifler vs. kendi üyelerinin veya belirli kesimlerin finansman
ihtiyaçlarını bir şekilde karşılamaktadırlar. Kullandırılan fonlar eğer
karşılıksız değilse, yani ödenen ile tahsil edilen arasında bir fark varsa
aradaki fark finansman maliyetidir. Yani faizdir. Finansman maliyeti piyasa
faiz oranlarının altında ise, aradaki fark ilgili kuruluş veya devlet
tarafından karşılanıyor (sübvanse ediliyor) demektir. Ancak sonuç değişmez.
Ödenen faizdir, yani kullanılan fonun finansman maliyetidir.
Karşılıksız finansman
Bazı
durumlarda da (çoğu kere dini sebeplerle veya akrabalık veya grup dayanışması
sebebiyle) finansman ihtiyacı herhangi bir karşılık sözkonusu olmadan da
karşılanabilir. Örneğin karz-ı hasen böyle bir şeydir. Kişinin fon
ihtiyacı karşılanır. Herhangi bir karşılık beklenmez. Finansman maliyeti genel
olarak sıfırdır. Borcun vadesinde anaparanın ödenmesi yeterlidir. Ayrıca bir
fazlalık ödenmez.
Sonuç
Yukarıda belirtilen işlemlerden karşılıksız finansman/karz-ı hasen hariç,işlemlerin banka veya finans kuruluşu, leasing veya faktöring şirketi vasıtasıyla
yapılması ya da satıcı finansmanı kullanılması (vadeli alım yapılması) sonucu
değiştirmez. Hepsinde bugünkü fon ihtiyaçları belli bir finansman bedelinin
ödenmesi karşılığında karşılanmış olur. O finansman maliyetinin teknik adı
faizdir. Faizin başlangıçta ödenmesi, arada ödenmesi veya sonda ödenmesi sonucu
değiştirmez.
Yaygın
olarak faiz vade sonunda ödenir. Ama taksitli işlemlerin yaygınlaşmasıyla faiz
dönem içinde de ödenebilmektedir. Ancak faiz bazı durumlarda ‘komisyon’ vb.
adlar altında peşin olarak da tahsil edilebilir. Sıfır faizli olarak sunulan
kampanyaların çoğunda durum böyledir. Bankacılık veya finans sisteminde
kullandırılan fonların finansman bedelleri tahsil edilmeden fon kullandırılması
sözkonusu değildir. Dolayısıyla ‘sıfır faizli’ şeklinde takdim edilen kampanyalar
aldatıcı niteliktedir. Bankalar faizi her halükârda almaktadır.
Bu
kafa karışıklığının geleneksel İslami yorumlarda ya da konuya ilişkin
fetvalarda garip denebilecek sonuçlara yol açtığı görülmektedir. İşlemin banka
veya bir başka finans kuruluşu tarafından yapılması sonucu değiştirmez. Oysa
sözkonusu kaynaklarda/mecralarda zaman zaman leasingle yapılan işlemlerin,
faktöring şirketine senetleri temlik etmenin veya vadeli mal alımında ödenen farkın ya da çeşitli kuruluşlardan kullanılan fonlar için ödenen fazlalığın faiz
olmadığı şeklinde yorumlar yapılmaktadır. Bunların hepsinde belli bir fon
ihtiyacının karşılanması ve kullanılan bu fonlar (borçlar) karşılığında belli
bir bedelin, yani finansman maliyetinin ödenmesi esastır. İşlem hangi kuruluşça veya hangi şekilde yapılmış olursa olsun sonuç değişmez. Hepsinin özü birdir.
İşin özü belli bir süreyle fon kullananlar, kullandıkları süreye
göre bir finansman maliyetine yani faize katlanmaktadırlar. Banka kredisi
neyse, leasing ve faktöringden kullanılan fonlar ve satıcıların sağladıkları
finansmanlar (yani vadeli mal alımlarında ödenen vade farklarının hepsi)
bankacılık ve finans uygulaması açısından faizdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder