05 Temmuz, 2017

Faiz mi Borçlanma mı?


Bir an heyecanlandım, zira uzun süredir Kur’an’daki riba (faiz) yasağının hikmetlerini, sebeplerini anlamaya çalışıyordum. Bu sefer cevabı buldum diye düşündüm.

Sabri Orman Hoca önemli bir iktisatçı. Sadece iktisatçı değil, kendi deyimiyle "İslami İktisat" konusunda önemli çalışmalara imza atmış olan bir bilim adamı. 

Benim bildiğim ve okuduğum yayınlanmış iki önemli eseri var: İktisat, Tarih ve Toplum (Küre Yay., İstanbul, 2001) ve İslamî İktisat, Değerler ve Modernleşme Üzerine (İnsan Yay., İstanbul, 2014)

Ayrıca Abdülazîz Dûrî’den önemli bir eseri Türkçeye çevirmiş: İslam İktisat Tarihine Giriş, (Endülüs Yay., İstanbul, 1991; İnsan Yay., 2014 ).

Fırsat bulabilirsem söz konusu çalışmalara ayrıca değineceğim ama şimdi beni heyecanlandıran kısmı anlatayım.

Sabri Orman Hoca İktisat, Tarih ve Toplum adlı eserinde Kur’an ve İktisat: Kredi ve Faiz Meselesine Makro-sistemik Bir Yaklaşım adıyla bir makaleye yer vermiş. Aslında bu çalışma Altunizade Kültür Merkezi’nde 1999’da düzenlenen Kur’an ve Bilimler Sermpozyumu’nda sunulan bir tebliğ imiş.

Başlık ve alt başlık iddialı ve heyecan uyandırıcı. Ben de büyük bir heyecanla okudum bu değerlendirmeyi.

Hoca faizi bağımsız değişken olarak alıyor ve faizin varlığı ve yokluğu halinde ne gibi sonuçların ortaya çıkacağını ortaya koymak istiyor.

Bu arada önemli bir tespit yapıyor: Ona göre faizin meşruiyeti üzerine yapılan tartışmaların önemli bir handikapı var. Faize taraf olanların (yani faizi alan ve verenlerin) kazanç ve kayıpları mikro seviyede ele alınıyor. Tarafların pozisyonları adalet ve zulüm kategorileriyle değerlendiriliyor. Oysa bu yaklaşım bir bumerang etkisi yapabilir. Bu handikapı aşmanın yolu ise buna ilaveten makro-sistemik bir yaklaşımın benimsenmesidir.

Ona göre iktisadi sistemde temel problem kredi mekanizmasıdır.  Burada finansal varlıklar belli bir faiz oranıyla belli bir süre başkalarına kiralanır. Bir sözleşme ile finansal varlık sahipleri bu varlıklar üzerindeki haklarını vade sonuna kadar karşı tarafa devrederler. Böylece o varlıklar ile ilgileri kopmuş olur. Varlıklar sahiplerinden bağımsız hale gelir. Adeta bu varlıklar sahiplerinden bağımsızlaşarak otonom bir varlığa (bir meta) dönüşür veya gayrişahsi bir nitelik kazanır. (Yani parayı finansal bir kuruluşa, örneğin bir bankaya yatıran tasarruf sahibi ile parası arasındaki irtibat kopar, kişi parasının nereye yatırıldığını, kime kullandırıldığını bilmez demek istiyor).

Bu yapıda fon arzında bulunanlar orta ve düşük gelir sahipleridir. Tasarrufları bir yatırımı finanse edemeyecek kadar küçüktür. Bunlar daha çok bağımlı çalışanlardır. İktisadi girişim yapacak bilgi, tecrübe, itibar dinamizm ve cesaretten yoksundurlar. Sayıları çoktur. Neredeyse fon arz edenlerin tamamı bunlardır.  

Fon talep edenler ise müteşebbis diye bilinen, üst gelir sınıflarına mensup, itibarlı, dinamik ve hatta agresif çok küçük bir gruptur.

Dolayısıyla bu yolla fon talep edenler muazzam bir güce sahip olacaklardır. Özvarlıklarıyla orantılı olmayan bir güç. Bir anlamda bunlar çayın taşı ile çayın kuşunu vurmaktadırlar.

Bu yapının ortaya çıkardığı sonuçlardan birisi ise, bağımlı çalışanların sayısının artması, dolayısıyla bir gelir adaletsizliğinin ortaya çıkmasıdır.

Böyle bir ortamda işçi patron kardeş olabilir mi? Bu toplum (Kur’ani ifadeyle) vasat bir toplum olabilir mi? Tabii ki her iki soruya da Hocanın cevabı olumsuzdur.

Faizin var olduğu sistem böyle bir sonucu doğuruyorsa, Hocaya göre faizin olmadığı, yani faizin yasak olduğu bir ortamda bu sonuçların zıddı ortaya çıkacaktır.

Ona göre karz-ı hasen (karşılıksız, faizsiz borç verme) uygulaması çeşitli sebeplerle devam edebilir. Ama bu uygulamalar marjinal seviyede kalacaktır. Zira karz-ı hasen kredi sitemini ikame edemez. Onun yerine geçemez.

Hoca burada işin en heyecan verici bölümüne geçiyor: Diyor ki, Kur’an faizi yasaklamakla aslında kredi mekanizmasını tasfiye etmeyi amaçlamıştır. Ama bunu açıkça söylememiştir. Çünkü karz-ı hasenin devamını istemiştir.

Burada şu soru kafama takılıyor: Kur’an söylemek istediği bir şeyi neden açıkça söylemesin? Kur’an’da o kadar çok istisna cümleleri var ki. Kredi mekanizmasını yasaklamak istiyorsa açıkça söyler, ve illâ karz-ı hasen (karzı hasen hariç) der geçerdi. Kanaatimce buna mani bir durum yoktu.

Peki faiz olmayınca kredi mekanizmasının karşıladığı ihtiyaç nasıl karşılanacaktır? Ortaklık yoluyla. Ona göre Kur’an bunu da söylemiyor. Hoca diyor ki, “bildiğim kadarıyla Kur’an-ı Kerim’de bu yönde bir öneri yoktur. Adeta sorunun çözümü insana bırakılmış gibidir.”

Ancak açıklanması gereken bir husus var. Ribanın (faizin) yasaklanmasına ilişkin ayetlere göre Kur’an açısından son derece önemli sayılan bir konuda ortaklık alternatifi neden açıklanmamıştır ve bunu neden insanın bulması istenmiştir?

Yazıda bu konuda bir açıklama bulamıyoruz. Ama ortaklığın yararları konusunda Hoca şu değerlendirmeleri yapıyor: Ortaklık yoluyla sermaye ile sermaye sahibinin bağı kopmamış olacaktır. Bu yapının bir başka sonucu da sermayedarı aktif, dinamik, dikkatli bir müteşebbis olmaya zorlamasıdır.

Oysa Hocanın başta yaptığı değerlendirmede de görüleceği üzere bunlar sermayedar değil, küçük tasarruf sahipleridir. Ayrıca bunların tasarrufları çok küçük ve bir girişim yapmaya yetmeyecek seviyededir. Hafızalarımızda hala tazeliğini koruyan kötü uygulamalar olsa da, bu kadar çok kişiyi bir ortaklıkta buluşturmanın bir yolu bulunabilir belki ancak, tüm tasarruf sahiplerini müteşebbis olmaya nasıl zorlayacağız?

Ona göre bu yapının diğer sonuçları ise şöyle: Ekonomide etkinlik artacaktır. İşgücünün yapısı değişecektir. O tasarruf sahipleri artık bağımlı çalışan değil, ortak olacaklardır. Yani aslında Hoca, herkes patron olacak, işçi kalmayacak demeye getiriyor. Bu mümkün mü? Ayrıca o kadar küçük tasarruflarla nasıl patron olacaklar ve çalışmaksızın geçimlerini nasıl temin edecekler? Epeyce soru var aslında.  Yazıda cevapları olmasa da Hoca muhtemelen bunları düşünmüştür.

Hocanın vardığı sonuç ise şu: Ortaklık esasına dayalı toplumda müminler kardeş olabilirler (işçi patron ayırımı olmaz demek istiyor). Toplum da (Kur’an’da sözü edilen) vasat bir toplum olabilir.

İnsanların hepsini müteşebbis haline dönüştürmek. Kredi mekanizmasını yok etmek. Sabri Orman Hocanın çabasını takdir etmekle ve çalışmalarını son derece yararlı bulmakla birlikte, burada ortaya konulan amaçlar bana Kur’an’ın açıkça ifade etmediği, dolaylı söylemesi için de herhangi bir sebep bulunmayan zorlama yorumlar gibi geldi.

Süleyman KALKAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder