09 Ocak, 2020

Şirazlı Türk Güzeli

İnternette son zamanlarda dolaşan kısa bir İran filmi var. Bir buçuk dakikalık bu film ödül de kazanmış. Ne söylediğini anlamasanız da filmi izlediğinizde mesajı anlayabiliyorsunuz. Bazen mesajı anlamak için dil bilmek bile gerekmiyor. Tıpkı Gönül Yarası'nda  Dünya’nın “bu türküyü anlamak için Kütçe bilmek mi gerekir ağabey?” demesi gibi. 

Film kısaca şöyle: 

Yaşlı bir adam ve eşi yoğun bir trafikte arabada gidiyorlar. Kadının kucağında çiçek var. Belli ki adam eşine çiçek vermiş. Adam bu arada kadına bir şeyler söylüyor. Şiir gibi bir şey. Kadın adamı ikaz eden bir şeyler söylüyor. Adam arabayı durduruyor ve o söylediklerini tekrarlamaya çalışıyor. O arada yandaki arabada tartışan iki genç (muhtemelen karı koca) dikkatlerini çekiyor. Yine bu arada bir çocuk gelip adamdan bir şeyler istiyor. Adam da veriyor. Sonra çocuğu çağırıp eşinin kucağındaki çiçeği yandaki arabada tartışan çifte vermesini istiyor. Çocuk da çiçeği alıp tartışmakta olan çifte veriyor. Yaşlı adam ve tartışmakta olan adam göz göze geliyorlar. Tartışan çift mesajı almış oluyor. 

Kısaca film böyle, ancak filmde adamın söylediği sözler en az mesaj kadar önemli. 

Adam aslında Hafız’ın Divan’ından bir şiiri, 3 numaralı gazelini okuyor. Hafız’ın o meşhur şiiri şöyle: 

Eger ân Türk-i Şirâzî bedest âred dil-i mârâ 
Behâl-i hindûyeş bahşemSemerkand ü Buhârâ-râ? 
Bedih sâkî mey-i bâkî ki der cennet nehâhî yâft  
Kenâr-âb-ruknâbâd u gulgeşt-musellâ  
 
Filmin başında yaşlı adam şiirin ilk beytini okuyor: Şöyle tercüme edilebilir: 

Eğer o Şirazlı Türk kızı bize gönlünü verecek olursa 

Kadın adamı uyarıyor: 
  • - Dikkat et. Kırmızı ışık. Adam duruyor şiiri yeniden okuyor: 

Eğer o Şirazlı Türk kızı bize gönlünü verecek olursa 
 
diye şiiri okumaya başladığında yandaki arabada tartışan genç kadın ve erkek dikkatlerini çekiyor. Bu arada gelen çocukla çiçeği gönderiyor. 

Son sahnede şiirin geri kalanını okuyor. 
 
Yüzündeki bir ben için Semerkand ve Buhara'yı verirdim 

Sâkî getir mey-i bâkîyi ki cennette bulamazsın  
Rüknâbâd nehrinin kenarını ve Musallâ bahçelerini 
 
Hafızın bu beyti oldukça meşhur. O kadar dillere destan olmuş ki, Timur Fars bölgesini ele geçirdiğinde bir adamını gönderip Hâfız'ı huzuruna getirtmiş. Hafız perişan vaziyette.   

Timur demiş ki: 

  • - Bir beytinde O Şirazlı güzelin yüzündeki bir ben için Semerkand ve Buhara’yı verirdim demişsin. Şu haline bak. Semerkand’ı Buhara’yı vermek nere, sen nere? deyince Hafız demiş ki; 

  • - Sultanım benim de başıma gelenler zaten hep bu cömertliğim yüzünden. 
 
Hafız’ın bu şiiri üzerine cevabi mahiyette pek çok şiir yazılmış. Bunlardan birisi de Fatih Sultan Mehmed Han’ın yazdığı söylenen şiir. Fatih’in şiiri şöyle: 

eger an gebr-i efrencî be-dest âred dil-i   
be-hâl-i hindûyeş bahşem sitanbûl u galâtâ  
 yani: 
 frenk kâfiri verse hani gönlümün muradını, 
Yanağındaki hint benine bağışlarım İstanbul'u ve Galata’yı 

O kısa filmin mesajı güzel ama sözler, okunan şiir ve bu arka planla daha da güzel. 
 
Eskiden bu toplumun hayatında şiir çok önemli bir yer tutuyordu. Şimdi pek çok şeyin yanında o duyarlılığı da kaybettik ne yazık ki. 
  

Süleyman Kalkan 

1 yorum:

  1. Kıymetli Üstadım..O çok kısa dialog'tan dünya güzeli bir kompozisyon yarattınız..Mevzuyu şahane bir şekilde açıp dallandırıp budaklandırdunız..Ser'de şairlik varmış..Ah ki bu toplumda benzerleriniz bir bulunabilse Üstad. ! Siz şiiri ve hassaten Hafez-i Shirazi-yi bir kenara bırakın; Çok maaleseftir ki toplumda özellikle de diplomalı aydın geçinenler arasında ne okuyan ve ne de fkr eden kimseler var..Hepsi de adda'ya gittiler...Vesselam .!

    YanıtlaSil