29 Ocak, 2023

'Bir nefes' için-2/Hüseyin Besli*

Bugünkü yazısında (25 Ocak Çarşamba), Muhsin Kızılkaya; Andre Gide'nin ölümünün ardından bir yazı kaleme alan Nurullah Ataç'tan yaptığı bir alıntıdan sonra "Yaşadığı için içimize güven veren kaç kişi var acaba şimdi diye" sorar.

Kaç kişi olduğunu bilmem ama 'bir kişi' olduğunu biliyorum. Biliyorum tanıyan herkes için Yaşar Bostan sığınılacak bir liman, baş vurulacak bir dost, sıkıntı dağıtma için uğranılacak bir durak, güven duymak için sırtın dayanacağı bir duvar olmuştur. Kitap'ta yazanların hepsi de buna vurgu yapmışlardır neredeyse,

Mesela; Kemal Kalyoncu; "Ben, yaşarken imrendiğim, örnekliğine inandığım bir elin parmaklarınca ADAM gibi ADAM'adn biridir YAŞAR BOSTAN. (..) Ölümü benim için 'birbirini seven iki kişiden biri öldüğünde, asıl ölen geride kalandır' cümlesinin tekraren ispatı oldu. Ben öldüm."

Mesela Rıza Kurtulmuş; tanıştığım kişinin "Yaşar Bostan olduğunu öğrendiğimden sonraki hayatımda insanlık müzesinde sergilenecek örnekte bir dost bir abi ile karşılaşmış olduğumu bilemezdim."

27 Ocak, 2023

'Bir nefes' için-1/Hüseyin Besli*

Vallahi de billahi de bir solukta okudum. (Yemin sözcüklerini 'bir solukta okudum' cümlesini güçlendirmek için kullandım.)

Çarşamba günü, saat 14.00 suları ofisime girmek üzere yürürken karşı komşum Çaycı Erol beni görünce dükkânın içine yöneldi;

Anladım ki biz yokken kargo gelmiş ve bir kitap getirmiş.

Zira hep öyle oluyor...

Az önce 'ofis' dedimse, burası; Çengelköy, Çengeloğlu Sok. No:22'deki sığınağım. Burada herhangi bir 'iş' kotarmıyorum.

Siz isterseniz okuma odası deyin buraya, anlaşalım.

2

Beyan Yayınları, yeni yayınladığı 'Yaşar Bostan Kitabı' kitabını göndermişti.

Heyecanla açtım ve başladım okumaya,

25 Ocak, 2023

Bir Gönül Adamı

Bezzaz Yaşar Bostan Kitabı, Beyan Yayınları, İstanbul, Ocak, 2023


Bir Gönül Adamı/Süleyman Kalkan

Kendimi en kötü hissettiğim anlardan biriydi. Yaralanmış, ihanete uğramış bir halde. Ne yapabilirdim? Bu acıya karşı ne yapabilirdim? Sanki ilahi bir ilhamla aklıma o geldi. Soluğu Sultanhamam’da aldım. Selamlaştık, kucaklaştık. Her zamanki o sıcaklığıyla kucakladı beni. Hiçbir şey söylemedim. Her zamanki gibi sohbet ettik. Nasılsın dediğinde “iyiyim” dedim. Çünkü onunla konuşmak, onun sıcaklığını, içtenliğini hissetmek iyi geliyordu bana. Ruhumu sohbetin akışına teslim ettim. 

Biraz sonra kendimi dışarıdaki o kalabalığa attığımda ferahladığımı, bir kuş gibi hafiflediğimi hissettim. 

Neşet’in o meşhur türküsü dilimde, kalabalıkların içinde yürüyordum. 
 
“Şu garip halimden bilen işveli nazlım 
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen 
Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm 
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?”