“ Kur’an’da Ticari-Teolojik Terimler” Charles C. Torrey’in 1892 yılında Strazburg Üniversitesi’ndeki doktora tezi. Yaklaşık 50 sayfalık bu çalışma aynı yıl Leyden-Brill tarafından yayımlanmış.
Çalışma şu açıdan önemli: Bu kitap İslam iktisadına dair yapılan çalışmalarda öncelikle atıfta bulunulan eserlerin başında geliyor.
Aslına bakılırsa kitap doğrudan Kur’an-iktisat ilişkisi üzerine yapılmış bir çalışma değil. Bununla birlikte dolaylı da olsa modern dönemlerde Kur’an’daki ticari terimler üzerine yapılmış ilk çalışmalardan olması hasebiyle ilgi çekmiştir.
Çalışma iktisattan ziyade ilahiyatla ilgili. İslam ilahiyatının ticari terimlerle ilişkisi kitabın ana konusunu oluşturuyor.
Torrey 1863-1956 yılları arasında yaşamış Amerikalı bir tarihçi.
Yale Üniversitesinde Sami dillerini okutmuş.
Torrey bu çalışmada Kur’an’ı terimsel açıdan taramış. Bunun yanında Beyzavi, Celaleyn, Zemahşeri ve Nesefi’nin tefsir çalışmaları ile Buhari’deki hadisleri de incelemiş, ayrıca çalışmasını hocası Theodore Nöldeke’ye de göstermiş ve onun görüşlerini de metne dercetmiş.
Torrey’i bu çalışmaya sevkeden şey hocası Prof. August Müller’in bir sözü olmuş. Torrey'e göre Müller “Der Islam im Morgen- und Abendland” adlı eserinde Kur’an’da geçen ve “kıyamette zarar edenlerden/hüsrana uğrayanlardan” bahseden ayetlerin Hz. Muhammed’in ticari geçmişi ile bağlantılı olduğunu iddia etmektedir.
Yazar buradan yola çıkarak Kur’an’daki ticari-teolojik anlatım biçiminin kaynağını, sebeplerini, Arapların Kur’an öncesinde bu terimlere aşina olup olmadıklarını, Hz. Muhammed’in ticari geçmişi ile bu anlatım tarzının bağlantısını ve benzer anlatım biçimlerinin Ahdi Atik ve Ahdi Cedit’te mevcut olup olmadığını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Kur’an’ın teolojik terminolojisi, aslında ticari ilişkileri ifade için kullanılan pek çok kelime ve tabiri ihtiva etmektedir. Mesela herkes nihayetinde kendi hesabını görecektir; inanmayanlar zarardadırlar; Allah cennet karşılığında inananların canlarını ve mallarını satın almıştır; her kişi yaptığı kötü işler dolayısıyla rehindir.
Bilindiği üzere Kur'an’da ticarete değinen pek çok ayet vardır. Yaz ve kış kervanlarından söz eden Kureyş Suresi başta olmak üzere, ticaretin insanlar için ne kadar cazip, hatta onları Allah’ı anmaktan saptıracak kadar çekici bir şey olduğuna dair uyarılar, Hz. Muhammed cuma günü hutbe okurken, bir kervanın geldiği haberi üzerine hemen dışarı çıkanlardan ve bir ticaret aracı olarak gemilerden Allah’ın nimeti olarak söz eden ayetler, ticari ilişkilerde dürüstlük kuralına uyulması, ölçü ve tartıda hile yapılmaması ve Hac ibadeti sırasında bile ticarete izin verilmesi vb. hükümler örnek olarak verilebilir.
Bununla birlikte Torrey’in anlatmak istediği şeyler bunlar değil.
Normalde ticari ilişkiler için kullanılan ifadelerin Tanrı-insan ilişkisi için kullanılması. Torrey’in odaklandığı nokta budur. Kur’an’da bu türden 20 civarında kelime var. Bunlar türevleriyle birlikte 370’e kadar ulaşmaktadır.
Dört tanesi hariç ilk 50 surenin hemen hepsinde bu kelimeler geçmektedir.
İlginç olan husus şudur: Bu kelimelerin tamamı istisnasız Arapçadır ve diğer dillerden alınmış değildirler.
Yine önemli bir tespit: Bu kelime ve ibareler Hz. Muhammed’den önce de kullanılmaktadır. Dolayısıyla teolojinin ticaret diline dönüştürülmesi Hz. Muhammed’den ziyade Arap toplumunun bir özelliğidir.
Araplar matematik zihniyete sahip bir toplum olarak bilinmektedir. Özellikle de Kureyş.
Bu kelime ve ibarelerin Ahdi Atik ve Ahdi Cedit’deki kullanımlarına bakıldığında oransal olarak daha az sayıda bir kullanım olduğu görülmektedir, ancak esas fark sayısal değil, kullanım tarzındadır. Sözkonusu metinlerdeki kullanımlar oldukça sıradandır. Kur’an’da ise anılan kelime ve ibareler düzenli olarak ve ana temayı anlatmak için kullanılmaktadır. Sıradan kullanımlar değildir.
Bu açıdan Kur’an emsalsizdir.
Torrey’in teolojik bağlamda kullanıldığını tespit ettiği kelimeler aşağıdaki beş grup halinde verilmiştir.
Hesap, Tartı, Ölçü: Hasibe (hesaplamak), hasâ (sayıp, dökmek), vezn (tartı), sekal (ağırlık)
Ödeme, Ücret: cezâ (karşılık), sevb, sevâb, mesûbe (karşılık, ödül), veffâ (tam olarak ödemek), ecr (ücret), kesebe (kazanmak, hak etmek, yapmak)
Zarar, Hile: hasira (zarar etmek, kaybetmek), bahs (eksiltme.), zulm (haksızlık etmek), elete (eksiltme), nakasa (eksiltmek)
Alış, Satış, Kâr: şerâ ( satın almak), beyğ (satmak), ticaret, semen (bedel), ribh (kâr)
Borçlar, Teminat: Karz (borç), eslefe (peşin ödemek), rehn (rehin).
Torrey daha sonra bu terimlere ve Kur'an'daki kullanımlarına dair bilgiler vermektedir. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
Hesap, Tartılar, Ölçüler
Allah herkesin hesabını tutmaktadır. Yapılan her iyi şey artı olarak, her kötü şey de eksi olarak yazılmakta ve sonunda artı ve eksilerin toplanması suretiyle hesap çıkartılmaktadır.
Hesap
Hesabın görülmesi ilk surelerin ana temasıdır.
Hesabı görmek Allah’a aittir. Peygamber bile yapamaz bunu. Herkesin hesabı kendinedir, hiç kimse kendisinden başkasının hesabından sorumlu değildir.
Ayrıca Allah hesabı her an çıkarabilendir. Hem hesabı tam olarak çıkartır hem de her an çıkartabilir. "seriʿül hisâb"dır. Yani hesabı çabuk gören. Bir yerde “esra’ul hisâb” olarak tarif edilir, yani hesabı en hızlı gören.
Kur’an’da hesap kelimesiyle ifade edilen düşüncenin Ahdi Atik’te pek izi yoktur. Tevrat’taki yargı kavramı bireylerden çok toplumlarla ilgilidir ve bir iki istisna hariç bu dünya ile sınırlıdır.
Ahdi Cedit’te ise ahiret günü bir hesap gününden ziyade bir yargı günüdür. Ancak hesap, tartı, ücret vb. atıldıktan sonra hesap günüyle bir benzerlik kurulabilir.
Allah’ın insanların yaptıklarını sürekli olarak kaydetmesi düşüncesi hem Ahdi Atik, hem de Ahdi Cedit’e yabancı kavramlardır.
Hasâ
Sayıp dökme, listeleme, tadat etme anlamlarındadır. Hesap günü sadece hesap çıkarılmakla kalmayacak, hesabın bir anlamda dökümü de verilecektir. Bu açıdan 18/47. ayeti oldukça aydınlatıcıdır: ... «Vay halimize! derler, bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş!Kişinin unuttukları dahi sayılıp dökülecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır...(58/7).
Torrey’e göre Kur’an’daki Allah düşüncesi ana özellikleri itibariyle biraz Mekkeli bir tacirin yüceltilmiş ve idealize edilmiş bir tasviri şeklindedir.
Allah’ın doksan dokuz ismi arasında el-hasib (hesap gören) ve el-muhsi (sayıp döken) de vardır.
Kitabı Mukaddes’te bunların pek muadilleri yoktur.
Vezn, Sekal: Tartı, ağırlık
Hesap günü tasvirleri son derece canlıdır. Tüm amellerin tartılacağı ve tartı sonuçlarına göre hükümlerin verileceği bir sahne. Ameller terazinin kefelerine konuluyor. Son derece katı ticari kurallar uygulanıyor. Zerre miktarı da olsa iyilik veya kötülük dikkate alınıyor. Son derece hassas teraziler kullanılıyor.
Tartılar ve ölçüler onundur. Teraziler onundur. Onun insanlara muamelesi gerçek adaletin ölçüsüdür.
Ödemeler, ücretler
Araplar her konuda ödeme düşüncesine aşinadırlar. Kana karşı kan bedeli ödenir. Esirler belli sayıdaki deve karşılığında serbest bırakılır. Tanrı da mutlaka insanın amellerinin karşılığını verecektir.
Allah aldatılamaz. O da adaleti gereği dürüstlükle muamele etmek zorundadır.
Kur’an teolojisini temelinde bu ödeme, ücret düşüncesi vardır. En temel düşünce budur.
En küçük eylem bile karşılığını bulacaktır ve tam karşılığı verilecektir. İnananlara ayrıca ödül de vardır. Mü'min her namazda şu ayeti okur: "Yalnız sana ibadet ederiz", ama bu bile karşılıksız değildir. [Cennet ima edilmektedir.]
Bu bahiste kullanılan kelimeler (ecr, veffa, sevâb, cezâ) çoğunlukla teolojik anlamda kullanılır. Birkaç istisna hariç hepsi ahiretle ilgilidirler.
Cezâ
Kelime hem ödül hem de ceza için kullanılmaktadır. Karşılık anlamındadır. [Ne var ki bu kelime Türkçede daima olumsuz anlamda kullanılmaktadır. Bu bir kısım Kur’an mealine de yansımış durumdadır. Karşılık şeklinde çevirmek daha doğru olacaktır.]
Karşılık (cezâ) hesap neticesinde ortaya çıkan ödemedir aslında.
Ahdi Atik’te Tanrının karşılığının bu dünyada olduğu anlaşılmaktadır.
Ahdi Cedit’te ise ahiretteki ödül ve cezaya ilişkin ibareler vardır.
Sevb, sevâb, mesûbe
Bu kelime de anlam olarak cezâ kelimesine benzemektedir, karşılık anlamındadır, ancak Kur’an'daki kullanımlarının hepsi olumludur.
Mesûbe kelimesi ise 2 kez geçmektedir ve ceza anlamındadır.
Veffâ
Kelime tam olarak ödeme anlamındadır. Ödemenin eksiksiz yapılacağı vurgulanırken kullanılmaktadır.
Ecr/ücret
Bu kelime daha çok teolojik anlamda kullanılmaktadır. Ceza ve sevab kelimelerine göre daha sınırlı ve kesin anlama sahiptir. Daima olumlu anlamdadır. Asla ceza anlamı yoktur.
Kesebe
Elde etmek, kazanmak, hak etmek anlamlarındadır. Anlam olarak yapmak kelimesine çok yakındır. Ayrıca Kur’an’da kesebe kelimesi ile eşanlamlı başka kelimeler de mevcuttur: ikterafe, icteraha ve cerraha.
Zarar, ziyan, kayıp; hile
Zarar iki şekilde ortaya çıkar:
- kötü bir alışveriş veya karsız bir işe girişilmesi sebebiyle kaybedenin hatası yüzünden ortaya çıkar ki bu tür kayıplar, zararlar hasire kelimesiyle ifade edilir.
- ya da karşı tarafın haksız muamelesi, hile vs. yüzünden ortaya çıkabilir bu tür kayıplar ise zulm (haksızlık) kelimesiyle ifade edilir.
Alım satım, kâr
Başlangıçta hesap düşüncesi ön plandaydı. Medine’de siyasi bir lider olarak tebliğin odak noktası ahiret günündeki tasvirlerden dünyevi konulara kaydı.
Bu döneminkelineleri karz, beyğ ve şera.
Mekki dönemde bu kelimeler pek geçmez.
Şerâ genellikle övgü amaçlı, işterâ kelimesi ise yergi için kullanılmaktadır.
En sık karşılaşılan ifade: "Ayetlerimizi az bir değere değiştirmeyin" (2/38 vb,). Buna benzer başka ifadeler de mevcuttur: “Hidayeti verip dalaleti satın almak”, "iman karşılığında küfrü satın almak" (3/177), "ahiret karşılığında dünya hayatını satın almak"(2/86). Bunlar kötü bir alışveriş, kazanç sağlamayan, karsız bir alışveriş olarak nitelenir. Kafir olarak adlandırılmak veya cehennemde ebedi kalma tehdidi inanmayanlar açısından çok da önemli bir şey değildir, ancak kötü bir alışveriş yapmak Araplar açısından oldukça önemli bir kınama vesilesidir.
Müslümanlar ise "ahiret karşılığında dünya hayatını satmakla" övülürler (4/74).
İnananlar "Allah rızası (merdâtillâh) karşılığında canlarını satanlar" şeklinde tarif edilirler (2/103). Oldukça ilginçtir bu tarif.
Kendini satan: İnanan
Satış bedeli: Allah rızası (merdatillah)
Satın alan: Allah
Yine çok çarpıcı ayetlerden birisi Tebük seferi dönüşünde vahyedilen 9/112 ayetidir:
“Allah inananlardan cennet karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır."
Beyğ (Satış, Alışveriş)
Daha çok fiili satış anlamında kullanılmakla birlikte ilginç ayetler var: "Alışverişin olmadığı gün..." (14/31). Yani bir Arap için en kötü günlerden biri.
Ticaret
Hidayet karşılığında dalaleti satın alanların ticaretleri kazanç sağlamamıştır (2/15).
Ey iman edenler, sizi acı azaptan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi? Allah’a ve resulüne iman edin ve mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihat edin (61/10).
Allah’ın kitabını okuyan, namazı kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık olarak infak edenler hiç bitmeyecek bir kazanç/ticaret beklentisi içindedirler (35/29).
Ribh (Kâr, Kazanç)
Hasire kelimesinin zıddıdır. Ticaret karlı olursa ribh, zarar ortaya çıkarsa hasire kelimesi kullanılıyor.
"Hidayet karşılığında dalaleti satın alanların ticaretleri kazançlı değildi" (2/15).
Borçlar, teminat
Karz (Borç)
En ilginç tabirlerden birisi de Allah'a borç verilmesidir. "Kimdir Allah’a güzel bir borç (karz-ı hasen) verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin" (2/245).
Allah'a borç vermek ifadesiyle kast edilen Allah yolunda savaşmak ve infak etmektir. Yani canını ve malını Allah yolunda vermek.
Eslefe
Peşinen ödeme anlamındadır. Ahirette herkes bu dünyada peşinen ödediklerinin karşılığını alacaktir. (10/30 ve 69/24).
Rehin
Herkes eylemlerinin sebep olduğu borç nedeniyle Tanrı tarafından rehin alınmıştır.
"Her kişi yaptıkları sebebiyle rehindir."(52/21).
***
Torrey’in vardığı sonuçlar şöyledir:
- Bu terimler 23 yıl boyunca kullanılıyor. Herhangi bir dönemsel yoğunluk yok.
- Bununla birlikte, ilk dönemlerde hesap günü ibaresinin daha sık görülmektedir.
- Son dönemlerde ise beyğ, ticaret, karz vb kelimeler daha çok kullanılmaktadır.
- Ahdi Atik ve Ahdi Cedit’te bu tür kelimeler geçse bile Kur’an bu açıdan benzersizdir.
-Tanrı-insan ilişkisi katı biçimde ticari nitelikli bir ilişkidir.
- Allah ideal tüccar olarak resmedilmiştir.
- Herşeyi sayar, döker, kaydeder.
- Kitap ve teraziler onundur.
- Allah dürüst muamele örneğidir. Kimseye haksızlık etmez.
- Hayat kar-zarar amacına yönelik ticari bir iştir. İyi iş yapan iyilik, kötü iş yapan da kötülük kazanır.
- Herkes yaptıklarının karşılığını alır. Dünyada bile.
- Allah insafsız bir tacir değildir, bazı borçları bağışlar.
- Müslüman Allah’a borç verir.
- Cennet karşılığında peşin ödemede bulunur. Canını ve malını Allah’a satar, ki bu oldukça kârlı bir alışveriştir.
- İnanmayan ilahi hakikati az bir değere satmıştır ve bundan dolayı zarar etmiştir.
- Herkes yaptığı kötü işler nedeniyle rehindir.
- Ahirette herkesin hesabı ortaya çıkarılacaktır. Amelleri terazilerde tartılacak, herkese hakkı tam olarak ödenecektir. Kimseye hile yapılmayacaktır.
- Herkes ücretini alacaktır, inananlar ayrıca ödüllerini de alacaklardır.
Kur’an terminolojisinin hiçbir bölümü bu ticari terimlerle anlatılan bölüm kadar Arabi bir karakter taşımaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder