Kanada Victoria
Üniversitesi öğretim üyelerinden Andrew Rippin (1950-2016) erken sayılabilecek
bir yaşta (66 yaşında) vefat eden, 20. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren
özellikle Kur’an çalışmalarıyla dikkatleri üzerine çeken Kanadalı İslam
araştırmacılarından birisi.
Rippin hocası
John Wansbrough’un kitabına (Qur’anic Studies) yazdığı bir takdim
yazısında Batı’daki Kur’an çalışmalarıyla ilgili önemli hususlara
değinmektedir.
Rippin’e göre
Kur’an’la ilgili akademik çalışmalar, Kitabı-ı Mukaddes (Tevrat, İncil) üzerine
yapılan akademik nitelikteki çalışmaların maalesef çok çok gerisindedir. Kur’an
üzerine çalışanlar açısından hem sunulan kaynaklar hem de çalışmaların derinlik
ve muhtevaları diğerleriyle karşılaştırılamayacak kadar sınırlıdır. Kitabı Mukaddes’e
dair çalışmalar hacim itibariyle de Kur’an çalışmalarının birkaç katından
fazladır.
Ona göre, 19.
asırda yapılan iki önemli çalışma, kendilerinden sonra yapılan çalışmaları pek
çok açıdan etkilemiş ve yönlendirmiştir.
Bu çalışmalardan
birincisi Alman Yahudi Reform hareketinin kurucusu ve lideri olan Abraham
Geiger (ö. 1874) tarafından yapılmıştır. Geiger 1832’de Bonn Üniversitesine
sunduğu Latince çalışmasını ertesi yıl Was hat Muhammed aus dem Judenthume
aufgenommen? adıyla Almanca olarak
yayınlamıştır. Bu çalışma F. M. Young tarafından Judaism and Islam (Yahudilik
ve İslam) adıyla İngilizceye de tercüme edilmiş ve 1898’de yayımlanmıştır.
Geiger’in
çalışması, kendisinden önce Kur’an ve İslam ile ilgili olarak yapılan
çalışmalardan önemli ölçüde ayrılmaktadır. Zira daha önceki çalışmalar Orta Çağ
anlayışı doğrultusunda yapılan ve Hz. Muhammed’in samimiyetini sorgulayan
çalışmalardı. Oysa Geiger Hz. Muhammed’in samimi olduğu kanaatini taşıyor ve bu
yönüyle önceki çalışmalardan ayrılıyordu.
İkincisi ise
filolojist Nöldeke (ö. 1930) tarafından yapılan Geschichte des Qorāns
(Kur’an Tarihi) adlı çalışmadır. Nöldeke tarafından ilk başta Latince olarak
yazılan ve 1856’da doktora tezi olarak sunulan bu çalışma Paris’te “Kur’an
metininin tenkitli tarihi” konusunda açılan bir yarışmada ödül kazanmıştır. Çalışmanın
genişletilmiş bir şekli 1860 yılında Almanca olarak; 2. baskısı ise 3 cilt
halinde yayımlanmıştır. 1. ve 2. ciltler öğrencisi Friedrich Schwally tarafından
1909 ve 1919 yıllarında; 3. cildi ise, Gotthelf Bergsträsser ve Otto Prezl
tarafından 1938 yılında yayımlanmıştır. Nöldeke’nin çalışması ondan sonra
yapılan Kur’an çalışmalarını önemli ölçüde etkilemiştir.
1970 ve 1980’lerde
Kur’an çalışmalarını derinden etkileyen yeni ilmi çalışmalar ortaya konuldu. Bunların
en önemlileri Toshihiko Izutsu tarafından yapılan çalışmalardır. Izutsu’nun
çalışmaları hem Müslümanlar hem de gayrimüslimler tarafından övgüyle
karşılanmıştır. Izutsu’nun The Structure of Ethical Terms in the Koran
(Tokyo, 1959) ve God and Man in the Koran ( Tokyo, 1964) ve bir önceki
çalışmanın yeni bir versiyonu olan Ethico-Religious Concepts in the Qur’ān (Montreal,
1966) adlı çalışmaları, Kur’an’ı Kitabı Mukaddes bağlamından çıkartarak,
yepyeni bir alana, semantik analiz alanına taşımıştır. Izutsu’nun çalışmalarında
temel düşünce şuydu: Kelimelerin anlamları, bu kelimelerin tek başlarına ne
anlama geldiklerinde değil, kullanıldıkları yerlerdeki bağlamlarında
yatmaktadır. Dolayısıyla bu yöntem filolojik yönteme açıkça karşı çıkmaktadır
ve kelimelerin anlamlarını ortaya koymak için etimolojiye vurgu yapmaktadır.
Ne var ki, tüm
bunlar Kur’an’la, özellikle de Kur’an metniyle ilgili sorunların çözüldüğü
manasına gelmiyor. Bu konunun çözümü amacıyla son dönemde yapılan oldukça
sistematik çalışmalar oldu. Bunların içinde en etkili ve başarılı olan ise
Angelika Neuwirth’ün çalışmasıdır. Neuwirth’ün çalışması Studien zur Komposition
der mekkanischen Suren adıyla Almanca olarak yayımlandı (Berlin, 1981).
Neuwirth’ün daha sonraki çalışması da bu bakış açısı üzerine bina edilerek
genişletilmiş ve Kur’an’ın ağırlıklı olarak dua şeklinde ve sembolik bir dile
sahip olduğu vurgulanmıştır.
Bu konuda
yapılan ve önemli ölçüde etkili olan bir başka çalışma ise Rippin’in hocası
John Wansbrough tarafından yazılan Quranic Studies: Sources and Methods of Scriptural Interpretation adlı çalışmadır. 1968-1972
yılları arasında yazılan bu eser epeyce bir tartışmaya neden olmuştur. Zira
Wansbrough daha önceki alimlerin temel varsayımlarını sorgulamaktadır.
Wansbrough Kur’an metniyle alakalı olarak ortaya konan hadislerin daha sonraki
asırların doğmaları üzerine bina edildiğini ileri sürmektedir. Wansbrough’un
çalışması, elyazmaları konusunda yapılan çalışmalar ve özellikle de Fuat
Sezgin’in Geschichte des arabischen Shrifttums, cilt 1:
Qurānwissenschaft-Hadīt- Geschichte- Fiqh-Dogmatik-Mystik bis ca. 430 H
(Leiden, 1967) adlı çalışmasının yayımlanmasıyla destek bulmuştur.
Hiç kuşku yok
ki, Wansbrough’un çalışması son dönemde Batı’da yapılan en etkili çalışmalardan
birisidir. Ancak onun Kur’an’ın üçüncü hicri asırda yazıya geçirildiği
şeklindeki tezi haklı olarak büyük tepki toplamıştır. Rippin hocasının bu tezi
ispat etmek için bu eseri yazdığını teslim etmekle birlikte, tepkileri azaltmak
için bu tezi metnin içine gömdüğünü ileri sürmektedir. Ona göre bu görüş
kitabın yanlış yorumlanması anlamına gelmektedir. Zira kitabın alt başlığına (Sources
and Methods of Scriptural Interpretation/[Kur’an] Tefsirinin Kaynakları ve
Yöntemleri) bakıldığı zaman çalışmanın esas amacı görülmektedir. Geniş
tepki çeken ve zaten okunması ‘zor’ olan kitabın okunmasını bir anlamda engelleyen bu tez, tefsir literatürünün incelenmesinin basit bir sonucudur. Ancak Rippin’e
göre bu pek çok başka sonuçtan sadece bir tanesidir.
Yine son
dönemde etkili olan bir çalışma da Patricia Crone ve Michael Cook tarafından
yazılan Hagarism (Hacerilik) adlı eserdir. Bu eser de ne yazık ki, İslam
tarihini, İslami literatürden farklı şekilde ele almakta ve geleneksel kaynaklarda
anlatılanın aksine yeniden inşa etmeye kalkışmaktadır.
Neal Robinson, Kur’an’ı
Keşfetmek adıyla Türkçeye çevirdiğimiz kitabında, Hagarism adlı
eseri ele almakta ve tenkide tabi tutmaktadır.
Batı dünyasında
son dönemde oldukça etkili olan Wansbrough’un Qur’anic Studies; Crone
ve Cook’un Hagarism adlı eserinde ortaya konulan tezler konusunda Müslüman
alimlerin adamakıllı ilmi çalışmalar yapmaları elzem görünmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder