Sonda
söyleyeceğimizi başta söyleyelim: Kur’an ‘riba’yı kesinlikle yasaklamıştır.
Bunda hiç tereddüt yoktur. Bu konuda Kur’an’ın emirleri çok nettir. Bu konudaki
Kur’an ayetleri, nüzul sırasına göre, aşağıda verilmiştir. Öncelikle bunları
inceleyelim: Riba ile ilgili olarak nüzûl sırasına göre ilk inen ayet şudur:
İnsanların mallarından artsın diye verdiğiniz riba Allah
katında artmaz. Ama Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte kat
kat arttıranlar onlardır
(Rum Suresi 30/39).
Görüldüğü üzere
ilk gelen ayette riba zekatla karşılaştırılıyor, bir yergi
sözkonusu ama açık bir yasaklama görülmüyor bu aşamada.
Bu ayetle
ilgili olarak bir iki husus üzerinde durulabilir. Bu sure (Rum Suresi) Mekke
döneminde nazil olmuş bir sure. Zekat ise Medine’de emredilmiş. Diğer Mekki
surelerde riba tartışmasına rastlamıyoruz. Bu oldukça ilginç. Zira Mekke bir
ticaret şehri. Mekkelilerin ana geçim kaynakları ticaret. Riba biliniyor ve
uygulanıyor. Mekki surelerde genel olarak haksızlık, adaletsizlik vs. vurguları
yapılsa da açıkça riba ve yol açtığı sorunlar konusunda pek bir vurguya
rastlanmıyor. Yani beklentilerin biraz dışında bir şey. Zekatın da Medine’de
vaz’ edildiği düşünülürse, bu ayet Medine döneminde nazil olmuş olabilir mi? Ya
da burada bizim anlayamadığımız, fark edemediğimiz bir şey mi var?
Bir başka husus
da ‘verilen bir riba’dan bahsediliyor olmasıdır. Yaygın olarak bilinen,
eleştirilen ve esas olarak üzerinde durulan husus riba karşılığında ödünç
verilmesi ve dolayısıyla karşılığında ‘riba alınması’dır. Burada ise ilginç bir
şekilde ‘riba verilmesi’nden bahsediliyor. Ayrıca ribayı verenin amacı
insanların mallarında bir artış olması değildir. Burada yine bizim
anlamadığımız bir durum olsa gerek.
Daha sonra
gelen Kur’an ayeti şudur:
Yine yasaklandıkları halde riba almalarından ve insanların
mallarını haksız yere yemelerinden dolayı (böyle yaptık). İçlerinden
inkarcılara acıklı bir azap hazırladık. (Nisa Suresi 4/161).
Bu ayet
Yahudilerle ilgilidir. Medine’de, Müslümanlarla ortak bir toplum oldukları
dönemde, savaş vb. sebeplerle kendilerinden yardım istendiğinde, ancak faizle borç
verebileceklerini söylemeleri üzerine bu ayet nazil olmuş. Faiz almalarının
yasaklanmış olduğu bilgisi veriliyor, ancak bu ayette de Müslümanlara açık bir
yasaklamadan söz edilmiyor. Ayetin nüzul tarihi açıkça bilinmiyor, ancak Medine’nin
ilk yılları içerisinde (Yahudilerle henüz yollar ayrılmadan önce veya ona çok
yakın bir dönemde) indirilmiş olması muhtemel.
Ayette bir öncekindeki
gibi faiz verilmesinden değil, beklendiği üzere faiz alınmasından söz
ediliyor.
Daha sonra
gelen ayette Müslümanlar için açık bir yasaklamadan bahsediliyor:
Ey
iman edenler! Ribayı kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Allah’a karşı
gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. (Ali İmran 3/130).
Müslümanlar
için açık bir yasaklama var. Bununla birlikte bu ayetle ilgili olarak yapılan
tartışmalarda ribanın her çeşidinin mi, yoksa kat kat artırılmış olan ribanın
mı yasaklandığı konusunda ihtilaflar olmuştur. Buradaki kat kat artırılmış
(eḍʿâfen muḍâʿafeten) ibaresi
ribanın bir çeşidi mi yoksa, ribanın her çeşidi zaten bu tanıma mı giriyor? Faizin
değil, bileşik faizin yasaklandığını ya da olağan faizin değil, fahiş faizin,
katlanarak uygulanan faizin haram olduğunu ileri sürenler bu ayetten hareket
ediyorlar.
Nihayetinde Bakara Suresi’ndeki şu ayetler nazil oluyor:
Riba yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin
kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de riba gibidir” demelerinden
dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, ribayı haram kılmıştır. Bundan böyle
kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) ribadan vazgeçerse, artık
önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. Kim tekrar dönerse, işte
onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır (2/275).
Allah ribayı eksiltir, sadakaları
bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkarı sevmez (2/276).
Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı
dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara
korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır (2/277).
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının
ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, ribadan geriye kalanı bırakın (2/278).
Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından size savaş açıldığını bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir.
Böylece ne siz başkalarına haksızlık yapmış olursunuz, ne de başkaları size
haksızlık yapmış olur (2/279).
Eğer borçlu darlık içindeyse, eli genişleyinceye
kadar ona mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız,
sizin için daha hayırlıdır (2/280).
Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a
döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı
verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır (2/281).
Görüldüğü üzere ayetler ribayı açıkça yasaklamaktadır. Bu ayetleri
okuduktan sonra İslami açıdan ribanın yasak olup olmadığı konusunda herhangi
bir tereddüt sözkonusu olamaz. Çünkü Kur’an açıkça ‘Allah alışverişi helal, ribayı
haram kılmıştır’ demektedir.
Ayetlerden de açıkça görüleceği üzere, riba yasağı geçmişe
yürütülmemiş, daha önce yapılan ve tamamlanmış işlemlerde alınmış olan ribanın
iadesi gibi bir hüküm getirilmemiştir. Yasağın geldiği tarihten sonra ise henüz
ödenmemiş olan mevcut riba alacakları ise bir anlamda silinmiş, yani iptal
edilmiştir.
Buna rağmen henüz tahsil edilmeyen riba alacaklarını almakta ısrar
edenlere, Allah ve Resulü tarafından savaş açılmış olacağı hükmü getirilmiş,
bununla birlikte, riba karşılığı borç vermeye devam edenlerle ilgili olarak,
hırsızlık, katil ve zinada olduğu gibi herhangi bir cezai müeyyide (hadd)
getirilmemiştir. Yani bu yasak ahlaki bir yasak olarak kalmıştır. İslam tarihi
içerisinde de riba muamelesi yapanlarla ilgili olarak herhangi bir hadd
uygulanmamıştır.
Kur’an açıkça Ribayı yasaklamış olmasına rağmen, İslam’ın ilk
yıllarından itibaren ribanın ne olduğu, hangi muamelelerin riba kapsamına
girdiği tartışılmaya başlanmıştır. Bu
tartışma bugün de devam etmektedir.
Bu tartışmaların en eskilerinden birisi Hz. Ömer’e atfedilen bir
haberle ilgilidir: Buna göre Hz. Ömer mealen şöyle demektedir: “En son nazil
olan ayet riba ayetidir. Bu nedenle yeterli zaman olmadığı için Resulullah bunu
bize yeterince açıklayamamıştır. Keşke yeterli zaman olsaydı da ribayı bize
açıklayabilseydi. Dolayısıyla, neyin riba kapsamına girdiği çok net olmadığı
için çok dikkatli olun. Ribadan ve riba şüphesi taşıyan işlemlerden uzak
durun.”
Riba ayetinin son nazil olan ayet olmadığı bilinmektedir. Ayrı bir
tartışma konusu olmakla birlikte, yaygın kanaate göre en son nazil olan ayet
‘bugün dininizi ikmal ettim, size olan nimetimi tamamladım ve din olarak size
İslam’ı seçtim’ mealindeki ayettir (5/3). Riba konusundaki son ayetler (Bakara
Suresi) Medine döneminin sonlarına doğru nazil olmakla birlikte en son nazil
olan ayetler olmadığı konusunda pek bir tereddüt yoktur.
İkinci husus Hz. Ömer’e isnad edilen haberdeki ‘ribanın ne olduğunun
tam olarak bilinmediğine’ ilişkin değerlendirmedir. Genel kanaat, riba ayetleri
geldiği zaman toplumda ‘riba da nedir ki?’ şeklinde soruların gelmediği ve
bununla kast edilen şeyin ne olduğunun tereddütsüz bilindiği şeklindedir. Bu
konuda Kur’an’da herhangi bir işaret yoktur. Zira anlaşılmayan konularla ilgili
olarak Resulullah’a ‘sana şu konudan soruyorlar’ şeklinde sorular yöneltildiğini
ve bunların Kur’an’a yansıdığını biliyoruz. Riba ile ilgili olarak böyle bir
şeye rastlamıyoruz.
Allah ve Resulü tarafından savaş açılmış kabul edilen bir fiilin
açıklanmadan bırakılması düşünülebilir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder