01 Aralık, 2016

Kur'an'da Riba


Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim: Kur’an ‘riba’yı kesinlikle yasaklamıştır. Bunda hiç tereddüt yoktur. Bu konuda Kur’an’ın emirleri çok nettir. Bu konudaki Kur’an ayetleri, nüzul sırasına göre, aşağıda verilmiştir. Öncelikle bunları inceleyelim: Riba ile ilgili olarak nüzûl sırasına göre ilk inen ayet şudur:

İnsanların mallarından artsın diye verdiğiniz riba Allah katında artmaz. Ama Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte kat kat arttıranlar onlardır (Rum Suresi 30/39).


Görüldüğü üzere ilk gelen ayette riba zekatla karşılaştırılıyor, bir yergi sözkonusu ama açık bir yasaklama görülmüyor bu aşamada.

Bu ayetle ilgili olarak bir iki husus üzerinde durulabilir. Bu sure (Rum Suresi) Mekke döneminde nazil olmuş bir sure. Zekat ise Medine’de emredilmiş. Diğer Mekki surelerde riba tartışmasına rastlamıyoruz. Bu oldukça ilginç. Zira Mekke bir ticaret şehri. Mekkelilerin ana geçim kaynakları ticaret. Riba biliniyor ve uygulanıyor. Mekki surelerde genel olarak haksızlık, adaletsizlik vs. vurguları yapılsa da açıkça riba ve yol açtığı sorunlar konusunda pek bir vurguya rastlanmıyor. Yani beklentilerin biraz dışında bir şey. Zekatın da Medine’de vaz’ edildiği düşünülürse, bu ayet Medine döneminde nazil olmuş olabilir mi? Ya da burada bizim anlayamadığımız, fark edemediğimiz bir şey mi var?

Bir başka husus da ‘verilen bir riba’dan bahsediliyor olmasıdır. Yaygın olarak bilinen, eleştirilen ve esas olarak üzerinde durulan husus riba karşılığında ödünç verilmesi ve dolayısıyla karşılığında ‘riba alınması’dır. Burada ise ilginç bir şekilde ‘riba verilmesi’nden bahsediliyor. Ayrıca ribayı verenin amacı insanların mallarında bir artış olması değildir. Burada yine bizim anlamadığımız bir durum olsa gerek.

Daha sonra gelen Kur’an ayeti şudur:

Yine yasaklandıkları halde riba almalarından ve insanların mallarını haksız yere yemelerinden dolayı (böyle yaptık). İçlerinden inkarcılara acıklı bir azap hazırladık. (Nisa Suresi 4/161).

Bu ayet Yahudilerle ilgilidir. Medine’de, Müslümanlarla ortak bir toplum oldukları dönemde, savaş vb. sebeplerle kendilerinden yardım istendiğinde, ancak faizle borç verebileceklerini söylemeleri üzerine bu ayet nazil olmuş. Faiz almalarının yasaklanmış olduğu bilgisi veriliyor, ancak bu ayette de Müslümanlara açık bir yasaklamadan söz edilmiyor. Ayetin nüzul tarihi açıkça bilinmiyor, ancak Medine’nin ilk yılları içerisinde (Yahudilerle henüz yollar ayrılmadan önce veya ona çok yakın bir dönemde) indirilmiş olması muhtemel.

Ayette bir öncekindeki gibi faiz verilmesinden değil, beklendiği üzere faiz alınmasından söz 
ediliyor.

Daha sonra gelen ayette Müslümanlar için açık bir yasaklamadan bahsediliyor:

Ey iman edenler! Ribayı kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. (Ali İmran 3/130).

Müslümanlar için açık bir yasaklama var. Bununla birlikte bu ayetle ilgili olarak yapılan tartışmalarda ribanın her çeşidinin mi, yoksa kat kat artırılmış olan ribanın mı yasaklandığı konusunda ihtilaflar olmuştur. Buradaki kat kat artırılmış (eʿâfen muâʿafeten) ibaresi ribanın bir çeşidi mi yoksa, ribanın her çeşidi zaten bu tanıma mı giriyor? Faizin değil, bileşik faizin yasaklandığını ya da olağan faizin değil, fahiş faizin, katlanarak uygulanan faizin haram olduğunu ileri sürenler bu ayetten hareket ediyorlar.

Nihayetinde Bakara Suresi’ndeki şu ayetler nazil oluyor:

Riba yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de riba gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, ribayı haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) ribadan vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. Kim tekrar dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır (2/275).

Allah ribayı eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkarı sevmez (2/276).

Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır (2/277).

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, ribadan geriye kalanı bırakın (2/278).

Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından size savaş açıldığını bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece ne siz başkalarına haksızlık yapmış olursunuz, ne de başkaları size haksızlık yapmış olur (2/279).

Eğer borçlu darlık içindeyse, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır (2/280).

Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır (2/281).

Görüldüğü üzere ayetler ribayı açıkça yasaklamaktadır. Bu ayetleri okuduktan sonra İslami açıdan ribanın yasak olup olmadığı konusunda herhangi bir tereddüt sözkonusu olamaz. Çünkü Kur’an açıkça ‘Allah alışverişi helal, ribayı haram kılmıştır’ demektedir.

Ayetlerden de açıkça görüleceği üzere, riba yasağı geçmişe yürütülmemiş, daha önce yapılan ve tamamlanmış işlemlerde alınmış olan ribanın iadesi gibi bir hüküm getirilmemiştir. Yasağın geldiği tarihten sonra ise henüz ödenmemiş olan mevcut riba alacakları ise bir anlamda silinmiş, yani iptal edilmiştir.

Buna rağmen henüz tahsil edilmeyen riba alacaklarını almakta ısrar edenlere, Allah ve Resulü tarafından savaş açılmış olacağı hükmü getirilmiş, bununla birlikte, riba karşılığı borç vermeye devam edenlerle ilgili olarak, hırsızlık, katil ve zinada olduğu gibi herhangi bir cezai müeyyide (hadd) getirilmemiştir. Yani bu yasak ahlaki bir yasak olarak kalmıştır. İslam tarihi içerisinde de riba muamelesi yapanlarla ilgili olarak herhangi bir hadd uygulanmamıştır.

Kur’an açıkça Ribayı yasaklamış olmasına rağmen, İslam’ın ilk yıllarından itibaren ribanın ne olduğu, hangi muamelelerin riba kapsamına girdiği tartışılmaya başlanmıştır.  Bu tartışma bugün de devam etmektedir.

Bu tartışmaların en eskilerinden birisi Hz. Ömer’e atfedilen bir haberle ilgilidir: Buna göre Hz. Ömer mealen şöyle demektedir: “En son nazil olan ayet riba ayetidir. Bu nedenle yeterli zaman olmadığı için Resulullah bunu bize yeterince açıklayamamıştır. Keşke yeterli zaman olsaydı da ribayı bize açıklayabilseydi. Dolayısıyla, neyin riba kapsamına girdiği çok net olmadığı için çok dikkatli olun. Ribadan ve riba şüphesi taşıyan işlemlerden uzak durun.”

Riba ayetinin son nazil olan ayet olmadığı bilinmektedir. Ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, yaygın kanaate göre en son nazil olan ayet ‘bugün dininizi ikmal ettim, size olan nimetimi tamamladım ve din olarak size İslam’ı seçtim’ mealindeki ayettir (5/3). Riba konusundaki son ayetler (Bakara Suresi) Medine döneminin sonlarına doğru nazil olmakla birlikte en son nazil olan ayetler olmadığı konusunda pek bir tereddüt yoktur. 

İkinci husus Hz. Ömer’e isnad edilen haberdeki ‘ribanın ne olduğunun tam olarak bilinmediğine’ ilişkin değerlendirmedir. Genel kanaat, riba ayetleri geldiği zaman toplumda ‘riba da nedir ki?’ şeklinde soruların gelmediği ve bununla kast edilen şeyin ne olduğunun tereddütsüz bilindiği şeklindedir. Bu konuda Kur’an’da herhangi bir işaret yoktur. Zira anlaşılmayan konularla ilgili olarak Resulullah’a ‘sana şu konudan soruyorlar’ şeklinde sorular yöneltildiğini ve bunların Kur’an’a yansıdığını biliyoruz. Riba ile ilgili olarak böyle bir şeye rastlamıyoruz.


Allah ve Resulü tarafından savaş açılmış kabul edilen bir fiilin açıklanmadan bırakılması düşünülebilir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder