Hocam görüşlerinize katılamayacağım maalesef.
Haklısınız, İslam’la ilgili olarak doğru olmadığını düşündüğümüz pek çok görüş ileri sürülüyor, geçmişte sürüldü, gelecekte de bunlar olacak. Ama bunların hangilerinin doğru hangilerinin yanlış olduğunu topluma söyleyebilecek bir kurum oluşturulması düşüncesine katılmak mümkün değildir. Bu doğru da değildir.
İslam’la ilgili olarak ileri sürülen görüşlere ancak yine İslam alimleri, düşünürleri cevap verirler ve bu tartışma ilmi bir ortamda cereyan eder.
İslam’da ruhbanlığın olmadığını, ‘Kilise’ gibi bir kurumun olmadığını her fırsatta dile getiriyoruz.
Yapılabilecek en tehlikeli işlerden birisi İslam’da ‘Kilise’ benzeri bir kurumun ihdasıdır.
Yakın zamana kadar ‘tağuti rejim’ diye yaftaladığımız bu devletten şimdi İslam’ı korumasını beklemek bile zaman içinde anlayışlarımızın ne kadar hızlı değiştiğini göstermiyor mu?
Öyle olsa bile, bu devlet hangi İslami anlayışı doğru kabul edecek ve onu koruyacak acaba? O devletin ‘doğru’ dediği din bizce ne kadar doğru olacak?
Kaldı ki zamanla Müslüman camianın görüş ve anlayışlarının nasıl değişmekte olduğuna hep birlikte şahit oluyoruz. Bundan sonra da bu anlayış, görüş ve yaklaşımlar değişecek. Tartışmalar bitmeyecek.
“Barika-i hakikat müsademeyi efkardan doğar” diye düşünmek daha güzel değil mi?
Sizin hangi hocaları kast ettiğinizi bilmiyorum, ama bunun bir önemi yok. En aykırı düşünenler için bile geçerli bu söylediklerim.
İslam tarihi düşünsel tartışmalar açısından çok renkli hocam siz de biliyorsunuz. Tartışılmadık hangi konu var Allah aşkına? Allah’ın varlığı ve birliği dışında neredeyse her konu “muhtelefun fih” değil mi?
Yani biz bu tartışmaları müsteşriklerden öğrenmiş değiliz. Bu tartışmaların hepsinin izleri, evveliyatı bizim tarihimizde zaten mevcut. Onların yaptıkları, var olan tartışmaları yeniden gündeme getirmek, belki biraz “köpürtmek” vs., ama kökü bizde.
Müsteşrikleri suçlayarak çıkamayız işin içinden.
Kaldı ki suçlanacak bir şey de yok ortada. İslam alimleri tartışmışlar, birisine makul gelen bir açıklama öbürünü tatmin etmemiş.
Ben tartışmaların yapılmasından değil, yeterli ölçüde ve ilmi ölçüler içinde yapılmamasından muzdaribim. Keşke daha çok olsa. Çünkü hakikati ancak bu yoğun tartışmaların sonunda bulabiliriz.
Bütün bu zengin tartışma ortamını yok ederek, devlet tarafından güya “tek ve doğru bir anlayış” dayatılması fikri bana çok aykırı ve çok yanlış geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder