23 Şubat, 2023

Yorumlama Hakkının Gaspı

Her tercüme bir yorumdur. Her meal bir yorumdur, bir anlama çabası, anlama ve yorumlama faaliyetidir.

Her Müslüman kutsal kitabını anlamak ister. Ortada bir zaman farkı, kültür farkı ve dil farkı olduğuna göre, tercüme, meal ve tefsir bir zorunluluk olarak ortaya çıkar.

İslam'da kilise yoktur. Kilise, yani dinin yegâne resmi yorumunu, açıklamasını yapmaya yetkili bir kurum yoktur. 

Bunun yerine ulema yani İslam alimleri vardır ve bu alimler herhangi bir "kilise"ye mensup kişiler değildirler; kendi vicdanları ve muhakemeleriyle hareket eden, bağımsız karakterli insanlardır.

Tüm İslam alimleri Kur'an'ı ve Sünnet'i yorumlama ve bunları insanlara aktarma hak ve yetkisine sahiptir. Bunun için hiçbir yerden, hiçbir makamdan, hiçbir kişi veya kurumdan izin almaları gerekmez.

21 Şubat, 2023

Deprem-kader ilişkisi

6 Şubat 2023 depremi nedeniyle, kader ve deprem ilişkisi üzerine çok şey söylendi, yazıldı. Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, bu kadim tartışmaya bugünden bakan bir yazı yazdı Karar Gazetesinde.* Yazı bana ilginç geldi. Tabii ki bu tartışma devam ediyor, edecek, ama Çağrıcı bu yazısında önemli noktalara temas ediyor (vurgular bana aittir):

"Kader kelimesinin sözlük anlamı “ölçü”dür; Kur’an’da da bu anlamda geçer. Buna göre kavram, bilimsel yönden olduğu gibi itikadî yönden de şunu anlatır: Tabiatta hiçbir olay ölçüsüz, yani kuralsız, kanunsuz olarak tesadüfen, rastgele meydana gelmez. Evrende bütün oluşlar ve bozulmalar, her şey, Yüce Allah’ın zorunlu yasalarına tabidir. “O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Kuru yaş ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır” (En‘âm suresi 6/59).

“O’nun bilgisi”, aynı zamanda O’nun yasasıdır; “kitap” da bu yasaların yazılı olduğu değişmez kayıttır. İşte bilim diliyle “doğa yasaları (tabiat kanunları)”, din diliyle Allah’ın “ilim kitabı”nda yazılı bulunan bu yasalardan başka bir şey değildir. Kadere uymak demek o yasalara uymak demektir; o yasaları bilmenin ve onlara göre yaşamanın yegâne yolu da bilimdir; gerisi safsatadır. Bilim yanılmaz; çünkü konusu ilâhî yasalardır; yanılan bizim “bilen” zihnimizdir. Kategorik olarak “Allah’ın yasasında (sünnetullah) asla bir değişme bulamazsın, Allah’ın yasında asla bir sapma bulamazsın” (Fâtır 35/43). Allah’ın “ilim kitabı”nda yazılı olan “sünnetullah”, bilim dilindeki tabiat kanunlarının dinî dille ifadesinden ibarettir.

20 Şubat, 2023

İnsanlığın Birikimi

Medeniyet insanoğlunun uzun çabaları sonunda ortaya çıkmıştır. Dünyanın çeşitli yerlerindeki insan topluluklarının birikimlerinin toplamıdır medeniyet. 

Bu birikim aşama aşama gelişmiş, her millet, her din, her toplum sırası geldiğinde kendince bu birikime katkıda bulunmuş ve insanlık bugünkü birikim seviyesine ulaşmıştır.

Bu birikimde, Mezopotamya'nın, eski Mısır ve Yunan'ın, Roma'nın, Yahudiliğin, Hristiyanlığın, İslam'ın, Çin'in, Hind'in, Doğunun ve Batının ve daha sayılamayacak kadar çok toplum ve toplulukların katkıları vardır. Hepsi bir öncekinden öğrendikleri üzerine yeni şeyler eklemiş ve insanlığın birikimi oluşmuştur.

Âlimin Ölümü

İslam'da ruhbanlık yoktur. Ruhbanlık, yani din adamları sınıfı. 

Hristiyanlıkta çok güçlü bir din adamları sınıfı var, kilise var. 

Şiilik hariç, İslam'da, en azından Sünni İslam'da böyle bir şey yok. Bununla birlikte alim ve alimler (ulema) var. Alimler İslam bayrağını çağlardan çağlara aktaran, geliştiren, yorumlayan, bağımsız karakterli ilim adamlarıdır.

Bağımsızdırlar, çünkü onlar sadece hakkın (gerçeğin) yanındadırlar. Vicdanlarıyla ve ilimleriyle baş başadırlar. Şartlar ne olursa olsun, inandıkları gerçeği samimiyetle savunan, haksızlıklara alenen karşı çıkan, bu uğurda hayatlarını tehlikeye atmaktan çekinmeyen onurlu, saygın kişilerdir onlar. O nedenle de Müslüman halk daima onlara güvenir, sözlerine değer verir ve onların gösterdiği yolda gider. 

Tevhid üzerine

Kelime ve kavramları bozmakta üstümüze yok. Pek çok İslami kelime ve kavram maalesef bu furyanın kurbanı oldu. Kur'an'da geçen kelimeleri alıp, içini ilgili ilgisiz pek çok şeyle doldurmak, kafamızdaki düşünceleri o kelime ve kavramları kullanarak Kur'ani bir kılıfa büründürmek moda oldu. 

Tevhid kelimesi de maalesef bu furyadan ve modadan nasibini almıştır.

İslam tarihi boyunca ve özellikle de son 50-60 yılda bu kelime Kur'ani bağlamından önemli ölçüde kopartıldı ve kelimeye bağlamından kopuk pek çok anlamlar yüklendi. 

Tevhid kelime anlamı itibariyle "birleme" demektir. İhlas Suresinin "De ki, o Allah birdir" şeklindeki 1. ayeti bunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Tevhid Allah'ın birliğine işaret eder. 

Neden?

15 Şubat, 2023

Bu Uğursuz Gecenin Yok mu Sabahı/Mehmet Akif Ersoy



Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?

Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
Yandık diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!



Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,

Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

14 Şubat, 2023

Enkaz Altında Kalan Dini Söylem

 Türkiye tarihinin en büyük depremlerinden birini yaşadı. Ülke olarak yıkıldık. Hem madden hem de manen büyük acılar çektik. Yaraların sarılması kolay olmayacak. Uzunca bir süre bu acıyla ve bunun doğuracağı sıkıntılarla uğraşmamız gerekecek. 

Bu toprakların insanları pek çok acıyı, sıkıntıyı aşmayı bildi, bunu da aşacaktır inşallah.

Bu depremle birlikte pek çok şey enkaz altında kaldı. Bunlardan bir tanesi de klasik dini söylem.

Depremin niçin olduğuna ilişkin din adamları tarafından yapılan açıklamalar tartışma konusu oldu.

Kimisi "Allah depremle bu toplumu cezalandırdı" dedi. Bunlara göre "insanlar azdılar. Allah'a karşı geldiler, onun emir ve yasaklarını tanımaz oldular. Bina ve zina çoğaldı. Haksızlıklar arttı. Allah'ın yasakladığı ne varsa onlar gerçekleşti. Dolayısıyla Allah insanları cezalandırdı."

05 Şubat, 2023

Bedevilik

Resullullah (a.s.)’ın Medine’deki yaklaşık on yıllık mücadelesi içinde uğraştığı sorunlardan birisi de bedevileri medenileştirme meselesidir.

Medine şehir demektir, medeni de şehirli anlamına gelir. Yani medeniyetin temelinde de şehir ve şehirli vardır.

Batı literatüründe de medeniyet karşılığında kullanılan ‘civilization’ kelimesi de ‘civil’ ve ‘citizen’ kelimeleriyle ilişkilendirilir. Yani kökeninde şehir/kent ve kentli vardır medeniyetin.

Medeniyet ancak şehirlerde doğup gelişebilir. Köylü toplumunun ve bedevi toplumun, orada kaldığı müddetçe ve o zihin yapısıyla bir medeniyet ortaya koyabilmesi mümkün görünmemektedir.